21 Ekim 2012 Pazar

New York City

Ben bu şehire gelmeyi oldum olası çok sevmişimdir.  "Programsız" gelebildiğim bir yer, ondan galiba... Programsız derken nerede kalacağınızı filan mutlaka ayarlamak gerekiyor elbette (son iki seferdir ev kiralıyoruz www.airbnb.com sitesinden, tavsiye edilir), uçak bileti de son dakikaya kalırsa pahalılanıyor.  Yani aslında programlı bir şekilde niyet etmekte fayda var ama geldikten sonrası programsız olabiliyor.  Zaten bir tatil durumu olduğu için şehirin tüm olanakları, istediğiniz saatte önünüzde.  Haftasonları, kapısında saatlerce beklemek zorunda kaldığınız kahvaltı mekanlarında haftaarası sabahları rahatlıkla yer bulabiliyorsunuz, aynısı müze ve broadway şovları için de geçerli.  Hiçbir yere yetişmek derdi olmayıca bu büyükşehir hayatı o kadar da yorucu gelmiyor.  Hava güzel olduğunda Central Park'ta pastoral takılmalar da cabası.  Dingin bünyeye enerjisi güzel çok bu şehrin, gergini daha da gerer herhalde, o açıdan İstanbul'dan aşağı kalır yanı yoktur tahmin ediyorum.

Sözün özü yine programsız bir şekilde NYC'deyim, yapmak istediğim bir sürü şey var ama hepsi de önünde sıra olması durumda ertesi gün yapılabilecek türden şeyler ;) Yine anılar canlanacak gözümde irili ufaklı eminim.  Mesela bir markete girdiğimde "Campell marka chicken noode soup" göreceğim ve o çorbadan içerek ısındığım uzun, soğuk Ithaca geceleri gelecek aklıma, o anı başkasını tetikleyecek ve hoş bir nostalji havası oluşacak! Keyfim gıcır yani, seni yenmeye gelmedim NYC, hadi gel eğlenelim tatlı tatlı. Sen bana yeni açılan yerlerin göster, ben burada değilken neler yaptığımı anlatayım, hem gelmişken sevdiğim yerlere de tekrar uğrarım, biraz sen anlatırsın biraz da ben, anlaştık mı eski dost? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder