1 Kasım 2012 Perşembe

Hay end Bay İnsanları

Evet seviyorum bu şehri (“NYC”) ama insanlarına biraz gıcığım galiba.  Sürekli bir koşuşturma halindeler bir kere, oradan oraya savruluyor gibiler.  Hızlı hızlı adımlar veya doğrudan jogging yapanlar, pıtır pıtır gitmeler, sanki her yere geç kalmışlar (belki de kalıyorlardır bu arada ha, bir yere zamanında varmak mümkünsüz gibi görünüyor)…  Masaya oturursun, biraz ağırdan alıyorsan ve tabağının yarısını bitirmişsen “ar yu dan vit det” ile ensende bitivermeler, yok bacım tadına varıyordum daha.  Ya da  kahvenin son yudumlarını alırken “küüt” diye hesabı burnuna dayamalar.  Babacım bir dursaydın iki keyif yapacaktık, yok hayıırr bu masayı daha başkasına satacağım.  Bir diğer vaka, diyelim ki 4 kişilik bir ekiple masaya oturacaksınız, ve mazallah 2 kişi olarak ordasınız, herkes gelmeden hayatta almazlar “Ay kent siıt yu antil dı parti iz kompiliit”, oldu tatlım… Deli mi ne yaf, aman o arada masayı başkasına satma şansı kaçmasın!

Herkes güleryüzlü, “haylar, baylar” havada uçuşuyor ama pek samimiyetsiz bir haldeler, yazık.  “Ay mist yu so maaççç” diye haykırırken bile şöyle adam gibi sarılmazlar birbilerine, bir omuz tokuşturmacadan, eli enseye atmacadan ibaret sarılmaları adeta.  Oyda şöyle doya doya, sıkı sıkı sarılmanın yerini hiç tutar mı o trapez hareketi…

Bir de arkadaş, biri bunların ses ayarlarını yapsa keşke, niye bu kadar çok bağırıyorlar bir anlasam.  Akdeniz insanları biraz celalli konuşur kabul, bir heyecan vardır, tempo arttıkça sesler de yükselir ama orada bir devinim olduğu bellidir.  Bunlar direk bağırıyorlar, haykırıyorlar durduk yere! Hele bir de alkol aldılar mı, vay haline dev boy kakafoni…

Ahkam kestim işte ohhh, tecrübeleriniz farklı olabilir elbette, sözüm meclisten dışarı demek lazım gelir burada, dedim sayalım ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder