NYC’den lafa girip Broadway’den ve müzikallerden bahsetmemek
olmaz bence (Sanatla ilgili önemli hareketlerin Manhattan Adası’nın birbirini
dik olacak şekilde tasarlanmış bulvarlarını, muzipçe çaprazlama kesen Broadway Bulvarı’nın
üzerinde olmasını da hep manidar bulmuşumdur! Sanat adama pabucunu ters
giydirmeli, biraz yan yan baktırmalı işte böyle) . Sahne sanatlarını her zaman sevmişimdir ama
müzikaller ile tanıştıktan sonra sahneye bakışım ve bir sahneden beklentilerim
geri dönülemez bir şekilde değişti.
Konuya Broadway’den girdim ama ilk müzikalimi Londra’da izlemiştim,
Phantom of the Opera. Eğer henüz bir
müzikal izleme fırsatınız olmadı ise herşeye bu müzikalden başlamanızı tavsiye
ederim. Lisedeydim izlediğimde ve
amiyane tabiriyle “dibim düşmüştü”. Daha
çok sinemada görmeye alışık olduğum efektlerin canlı canlı, birkaç metre
ötedeki sahnede gerçekleştirilmesi beni benden almıştı, tam anlamıyla büyülenmiştim. O avize, dehlizlerde kovalamaca, gondol sahneleri
halen dün gibi aklımdadır. Adrew Lloyd Weber’in
muhteşem müziklerinin etkisini de elbette yadsıyamayız ama o sahnede olan
bitenler, o dönemde okul tiyatrosunda oynamakta olan bendeniz için adeta bir
çığır açmıştı. Filminin efektlerinin
halen sahnede izlemenin yanında zayıf kaldığını düşünüyorum doğrusu J
5 Kasım 2012 Pazartesi
Sahnede neler oluyor?!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder